Hizbullah, Hamas’la İttifakını Korumak İstiyor
By Dr. Haytham Mouzahem
İsrail, 17 Aralık 1992 tarihinde 415 Hamas ve İslami Cihad mensubunu Batı Şeria’dan Lübnan’a, Bekaa Vadisi’ndeki Marj El Zohur’a sınır dışı etti. Bu karar sayesinde, Hamas ve Hizbullah hareketleri ilk defa doğrudan temas kurdu. 17 Haziran 2013’e gelindiğinde ise Hamas Hizbullah’a şu mesajı gönderiyordu: “Güçlerini Suriye’den çeksinler ve silahlarını Siyonist düşmana karşı doğrultsunlar, hele de Suriye’deki müdahaleleri bölgedeki mezhepsel kutuplaşmayı keskinleştirmişken.” Hamas’ın Kahire’deki liderleri tarafından kaleme alınan bu açıklama, Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Musa Ebu Marzuk’ın Facebook sayfasında yayımlandı.
Bu denli ağır sözlerle muhatap olan “Allah’ın Partisi”, Hamas’a 20 yıl boyunca askeri eğitim verip silah ve roket kaçırmasına yardım etmişti. Hizbullah, ayrıca Beyrut’un güneyindeki kalesi El Dahiye’de Hamas liderlerine güvenli bir sığınak sunmuştu. İran’ın Filistin direniş hareketine sağladığı para ve silah yardımı da eklenince Hamas, Gazze’nin en güçlü, Batı Şeria’nın da en etkin ikinci grubu olmuş, ayrıca Lübnan ve Suriye’deki Filistin mülteci kamplarında etkinlik kazanmıştı.
Hizbullah’a yakın Lübnanlı bir kaynak, 18 Haziran’da Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede, Hizbullah’ın Hamas’ın tavrına ilişkin kamuoyu önünde hiçbir açıklama veya yorum yapmadığına dikkat çekti. Hamas liderlerinin Hizbullah’ı eleştiren daha önceki açıklamaları da sessizlikle karşılanmıştı. Filistinli grubun açık eleştirileri, Şii partisinin Suriye iç savaşına müdahil olmaya karar vermesinden sonra başlamıştı.
Öte yandan, adının yazılmamasını isteyen Suriyeli bir kaynak, 18 Haziran’da Al-Monitor’a yaptığı açıklamada, Hamas’ın da aslında en baştan beri Suriye savaşına dâhil olduğunu, askeri tecrübesini Özgür Suriye Ordusu’nun hizmetine sunduğunu ve Hamas savaşçılarının Şam yakınındaki Yarmuk Kampı çatışmasında yer aldığını iddia etti.
Lübnanlı kaynak ise Hizbullah’ın Hamas’ın eleştirilerine kızıp Hamas mensuplarının Lübnan’ı terk etmesini ve El Dahiye’deki bürolarını kapatmasını istediğine dair iddiaları yalanlıyor. Kaynak, Hamas temsilcisi Usame Hamdan’ın yıllarca Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın evine komşu bir binada faaliyet gösterdiğinin artık sır olmadığını, Nasrallah’ın evinin 2006 savaşında yıkılmasına dek süren bu durumun iki hareket arasındaki ittifakın sağlamlığını açıkça gösterdiğini vurguluyor.
Hamas’ın açıklamasından bir gün sonra Hizbullah’ın internet sitesi Al-Ahed, üst düzey Hamas mensubu Mahmud El Zahir ile bir mülakat yayımladı. Zahir, iki taraf arasında iyi ilişkiler olduğundan söz etti ve Hamas-İran ilişkilerine değindi. Zahir, o sert açıklamanın Gazze’den değil Mısır’dan yapıldığına dikkat çekti, kullanılan ifadelerin Hamas’ın Suriye konusunda resmi tarafsızlık tutumunu yansıtmadığını belirtti. Zahir şunları vurguladı: “Hamas’ın Suriye krizine ilişkin resmi tutumu, Suriye iç işlerine karışmamak ve mezhepsel kavgalardan kaçınarak düşman İsrail’e karşı mücadeleden uzaklaşmamaktan ibarettir.”
Hizbullah’a yakın kaynak, Hamas’ın eleştirilerine rağmen Hizbullah’ın Hamas ve diğer Filistinli gruplarla ilişkilerini korumak istediğini, zira Filistin davasının Hizbullah için ana mesele ve varlık sebebi olmaya devam ettiğini söylüyor. Hizbullah’ın Suriye’ye karışarak bölgede mezhepçiliği körüklediği yönündeki Hamas uyarısına karşılık kaynak şöyle diyor: “Peki, Hamas Suriye muhalefetinin tarafını tutarak aynı şeyi yapmıyor mu?”
Kaynak, kurulduğu 1982 yılından bu yana Hizbullah’ın Filistin davası ve Filistin direniş gruplarının en büyük destekçisi olduğunu vurguluyor. Bu kaynağa göre Hizbullah’ın 1980’lerin başındaki direnişi, Filistinlilerin Aralık 1987’de birinci intifadayı başlatmasına ilham oldu, Hamas da intifada esnasında Filistin’deki Müslüman Kardeşler tarafından bir direniş örgütü olarak kuruldu. Hizbullah’ı mezhepçilikle suçlayanların, örgütün Lübnan iç savaşı zamanında Şii Amel hareketiyle mücadelesini unuttuğuna dikkat çeken kaynak, bu mücadelenin iki sebepten kaynaklandığını izah ediyor. Birinci sebep, Amel’in o günlerde mülteci kamplarında Filistin Kurtuluş Örgütü’nü hedef alması, ikincisi ise İsrail’in 1985’te güney Lübnan’daki “güvenli bölgeye” kısmi çekilişinden sonra İsrail işgaline karşı direnişe son vermeyi reddetmesi.
Kaynak ayrıca şu hususlara dikkat çekiyor: Hizbullah, 1982 ile 2000 yılları arasında Lübnan’daki İsrail işgaline aralıksız olarak direndi. İsrail’in mayıs 2000’de Güney Lübnan’ı terk etmesinden sonra Hizbullah’ın silahlı mücadeleye devam etmesinin sebebi, Şeba Çiftlikleri’nde ve Kfar Şuba Tepeleri’nde hâlâ İsrail kuvvetlerinin bulunmasıydı. Kaynak, Hizbullah’ın Filistinli mültecilerin Filistin’e dönüş hakkını talep etmeye devam ettiğini, Filistin toprakları ve Golan Tepeleri’nin kurtuluşuna dek İsrail’e karşı mücadelesini sürdüreceğini vurguluyor.
Bazı Şii kesimler de dâhil Lübnan halkının yaklaşık yüzde 50’sinin, yaşamlarını ve refahlarını tehdit ettiği gerekçesiyle İsrail’e karşı yürütülen silahlı mücadeleden rahatsız olduğu bir sır değil. Bu bağlamda aynı kaynak, şu argümanı öne sürüyor: Hizbullah mezhepçi bir tutum izlemiş olsaydı, İsrail’le yeni bir savaştan korkan Güney Lübnan’daki Şiilere uyar ve İsrail’le kalıcı ateşkes yaparak direnişe son verirdi.
Kaynak, Hizbullah’ın 12 Temmuz 2006’da İsrail sınır mevzilerine düzenlediği saldırının iki ayrı amacı hedeflediğini anlatıyor: İsrail’de tutuklu olan Lübnanlılarla takas etmek üzere belli sayıda İsrail askerini kaçırmak ve Hamas’ın haziran 2006’da İsrailli asker Gilad Şalit’i kaçırmasından sonra İsrail’in Gazze’ye başlattığı müdahaleyi hafifletmek.
Hamas’ın açıklaması, Hizbullah’ın Filistin sorumlusu Hasan Hobbalah ile kendi temsilcisi Ali Baraka’nın bir araya gelmesinden iki gün sonra yapıldı. Bu zamanlamayı değerlendiren Hizbullah’a yakın kaynak, Hamas’ın Mısır’daki Müslüman Kardeşler ve “Körfez-Türkiye ekseninin” baskısı altında olduğunu tahmin ediyor. Kaynak, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin birkaç gün öncesinde Kahire’nin silahlı Suriye muhalefetine destek vereceğini, Esad rejimiyle ilişkilerini keseceğini ve Hizbullah’ın Suriye’den çıkmasını isteyeceğini ilan ettiğine dikkat çekiyor. Bunun dışında, Kahire’de yakın zamanda “Suriye halkına destek” amacıyla iki ayrı konferans düzenlenmişti. Selefilerin organize ettiği ilk toplantı, 13 Haziran’da Şeyh Yusuf El Kardavi himayesinde yapıldı. İkincisi ise 15 Haziran’da Müslüman Kardeşler tarafından düzenlendi.
Londra’dan yayımlanan Filistin El Kuds El Arabi gazetesinde 18 Haziran’da çıkan bir makaleye göre Hamas, Hizbullah’a karşı eleştirel bir tutum alarak aslında şunu ilan etmiştir: İran, Suriye ve Hizbullah’ın başını çektiği “direniş eksenine” karşı Hamas artık Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği “ılımlı eksene” katılmıştır. Makaleye göre bu gelişme, Hamas’ın Filistin Yönetimi gibi artık Amerika yanlısı eksende olduğu anlamına gelmektedir.
Al-Monitor’un sorularını 17 Haziran’da e-mail yoluyla yanıtlayan Londra’daki Chatham House araştırmacılarından Nedim Şehade, konuyu şöyle değerlendiriyor: “Yanında Hamas olmadan Hizbullah, direnişin bayrağını taşımakta zorlanacak. Hamas’ın yokluğunda direniş cephesi, Filistin davasını meşruiyet kazanmak için kullanan bir mezhepsel ittifaka benziyor.”
Şehade şöyle devam ediyor: “Hamas çok erken bir evrede Suriye’deki ayaklanmaya destek verdi, muhtemelen de Türkiye’nin fikir değiştirip Suriye lideri Beşar Esad’dan vazgeçmesinden sonra bu tutuma yöneldi.”
Suriye savaşı şu an tamamıyla mezhepçi bir savaş mı yoksa iki eksen arasında jeopolitik bir mücadele mi? Bu soruya Şehade şu yanıtı veriyor: “Ben durumu hâlâ rejime karşı bir ayaklanma olarak görüyorum. İran’ın Lübnan, Suriye ve Irak’a göz dikmesi ise stratejiktir. İranlılar, Şiiler arasında korku yaratmak ve onları seferber etmek için mezhepçiliği kullanılıyor.”
Aralarındaki ittifakın bir “Şii hilali” olmadığını savunabilmek için, İran ve Hizbullah’ın Sünni grup olarak Hamas’a ihtiyaç duyduğu doğrudur. Ancak ikili, Hamas’a alternatif olarak El Fetih dâhil diğer Filistinli gruplarla da ilişki geliştirebilir. Bugün yanıt bekleyen soru ise şudur: İran’dan para ve silah almadan Hamas direnişini nasıl sürdürecek?
Lübnanlı kaynak, Hamas’ın Şam’daki günlerini aradığını, Doha ve Kahire’de özgürce hareket edemediğini söylüyor. Aynı kaynağın iddiasına göre Hamas lideri Halid Meşal bile Mısır makamlarından dert yanmış zira Mısır’a her gidişinde kendisine ancak bir-iki hafta kalış izni tanıyan kısıtlı vizeler veriliyormuş.
Haytham Mouzahem, Ortadoğu ve İslam konularında uzman Lübnanlı bir araştırmacıdır. Twitter hesabı: @haytham66
Comments
Post a Comment